Bir fincan kahve içmek için aramıza katılan Sanders: "İnsanlar Pamuk Prenses’i hep Disney'e mal ediyor. Disney, Grimm Kardeşler'in masallarını ailecek izlenebilecek güzel filmler haline getirdi. Ama bizimkisi Disney versiyonundan çok farklı. İçinde derin konular barındıran karanlık bir hikaye.”
Yapımcı Sam Mercer, yönetmen Rupert Sanders hakkında: "Onun tarzı çok sinematik, rahat ve sert çıkışlarla dolu," diyor.
Sanders, Tarsem'in Mirror Mirror'ıyla SWATH'ın adının sürekli birlikte anılması hakkında: "İkisi birbirinden ayrı şeyler. Tarsem'le tarzımız da oldukça farklı. Mesela bir partide birbirimize bakıp 'Aynı elbiseyi giymişiz!' diyerek rezil oluşumuzu hayal bile edemiyorum.”
Charlize Theron bu konu hakkında şunları söylüyor: "Film stüdyoları her iki filmin de kendince para kazandıracağını düşünmeseydiler bu işe para yatırmazlardı herhalde."
Sanders: "Masallar hakkındaki en harika şey de çok nitelikli karakterlere sahip olmaları, özellikle Pamuk Prenses. Hikâyenin kilit ismi Pamuk Prenses, o karanlığı aydınlığa kavuşturan kişi."
Yani sonuç olarak Pamuk Prenses’in içinde bir Disney prensesinden çok Joan of Arc var.
Kristen Stewart bu konuya şu sözlerle dahil oluyor: "Sınırlarını aşıp, mucizevi bir şekilde kendini diğerlerine adayan bir karakteri canlandırabilmek çok güzel bir duyguydu. Ama aynı zamanda da biliyoruz ki o mücadelesine devam edip kendi iyiliği için savaşan bir insan. Esas lider o. Bir kahramanı tanımlamak gerekirse... kahramanlarımızın çoğu adiler. İnsanları incitmek hoşlarına gidiyor. Fakat Pamuk Prenses öyle değil. Buna rağmen yine de işini ciddiye alıyor."
Stewart: "Şimdiye kadar rol aldığım en aksiyon dolu film buydu.”
Yüzüklerin Efendisi'yle, Alis Harikalar Diyarında'nın birbiriyle buluştuğunu düşünün; büyük savaşlar, gerçekçi görsel efektler ve kömür karası kargalar, yılanlar, görkemli beyaz geyikler ve tuhaf kaplumbağalarla dolu bir manzara.
Sanders: "Çok somut ve gerçek dışı hissettirmeyen bir dünya yaratmak istedim. O zamanlar insanlar ormanlarda perilerin ve karanlık ruhların yaşadığına, insanların başka varlıklara dönüşebildiklerine ve Pagan ritüellerinde mantarların sanrıya sebep olduğuna inanıyorlardı... ama şimdi o bilinmezlik kutusu açıldı."
Projeyi "fazlasıyla etkileyici" diye tanımlamak Hemsworth'ün direk olarak Avengers'ın setinden çıkıp "Avcı" olmak için projeye imza atmasına yetmiş. "Senaryoyu okuduktan sonra çok heyecanlandım,"diyor. Hikaye saf, sevimli ve masalsı olması gerekirken tam tersine SWATH onun gözünde “cesur, karanlık ve destansı."
Charlize Theron hikayenin değişimiyle ilgili, "Hepimizin çok iyi bildiği bir hikayeyi alıp birazcık değiştirdiler. İnsanlar sinemaya gidip filmi izlediklerinde ne kadar muazzam ve büyük bir yapım olduğunu anlayacaklar," diyor ve karakteri Ravenna’yla ilgili "İnanın bana, o çok karanlık biri," diye fısıldıyor. "Tıpkı bir seri katil gibi. Korkunç şeyler yapıyor. Ravenna'nın nereden geldiği ve şimdiki duruma nasıl sürüklendiğininin anlaşılması çok önemli... çünkü ben sadece kötü biri olmak istemiyorum."
Stewart: “İleri görüşlü ve bütün dış etkenlere rağmen kendi hikayesini devam ettirmeye çalışan bir baş kadın karakter çok nadir rastlanan bir durum. Umarım biz bunu gerçekleştirmişizdir. Filmle gurur duyuyorum çünkü kadınların kendilerini güçlü hissetmeleri her zaman iyi bir şeydir."
Sanders bunun bir kadının değişimi hakkında önemli bir hikaye olduğunu söylüyor ve bir konuya açıklık getirmek istiyor: "Biz bir Spice Girls filmi yapmadık."
Ah, ayrıca bir de bu filmin sekiz tane cücesi var. "Bu olay senaryonun ilk versiyonunda da vardı, biraz farklı olmak adına bize güzel bir fikir gibi geldi," diyor Sanders.
Geleneksel aşk hikayelerine aç olanlar için bir de Prens William'mımız (Hayır, gerçek Prens William'dan bahsetmiyoruz) var. Prensi, 'Karayip Korsanları: Gizemli Denizlerde'den anımsayacağınız İngiliz aktör Sam Claflin canlandırıyor.
Claflin: "Prens ve Pamuk Prenses daha çocukken birbirlerinden koparılmışlar. Aradan on yıl geçiyor ve Pamuk'un Kötü Kalpli Kraliçe'nin elinden kaçıp kurtulduğunu öğreniyor. Bu onun için büyük bir şok oluyor, 'Aman Tanrım! O hala hayatta, bense onun öldüğünü düşünmüştüm.' diyor ve onu bulmak, hayatının aşkına kavuşmak için her yolu deniyor."
Hemsworth serinin devamı için "Bu filmin başarılı olmasını çok isterim, böylece devam filmini de yapabilirler." diyor.
Stewart ise henüz yeni bir seriyi bitirip özgür kalmışken bir başka seriye atılmak zorunda kalıyor. Fakat o bu duruma şimdiden hazır, "Bu dünyadaki en güzel kız benim! İnsanlar beni tanımasa da çok iyi bir yüreğe sahibim," diyor ironik bir şekilde.
Ve mutlu son burada başlıyor.
Dergi taramaları;
.png "English"){kind=small}
Kayıtlar
0 yorum:
Yorum Gönder